...

2021 Ağustos’u Afganistan için yalnızca iktidar değişimi değildi; ABD ve müttefiklerinin yirmi yıl boyunca trilyonlarca dolar harcayarak inşa ettiği projenin çöküşüydü. 15 Ağustos’ta Taliban, Kabil’e tek kurşun atmadan girdi. Cumhurbaşkanı Eşref Gani ülkeyi terk etti, Amerikan uçaklarının iniş takımlarına tutunarak kaçmaya çalışan çaresiz insanların görüntüleri ise tarihe kazındı. 11 Eylül saldırılarının ardından başlatılan ABD’nin Afganistan macerası utançla sona erdi. Brown University’nin araştırmasına göre, savaş ve yan operasyonlar için 2,3 trilyon dolar harcandı. 2400 Amerikan askeri, yaklaşık 4 bin sözleşmeli, 66–69 bin Afgan güvenlik görevlisi ve en az 47 bin sivil hayatını kaybetti.

2020 tarihli Doha Anlaşması bu geri çekilişin kâğıt üzerindeki teminatıydı. ABD, askerlerini çekmeyi taahhüt etti, Taliban ise terör gruplarına destek vermemeyi ve diyalog sürecine girmeyi. Ama sözler tutulmadı. 2025’te Anas Hakkani, anlaşmayı “ABD’nin imzaladığı bir teslimiyet belgesi” diye tanımladı.

Gani’nin kaçışı ve yozlaşmış elitin çöküşü
Eşref Gani’nin helikopterle ülkeyi terk etmesi, Cumhuriyet’in çöküşünün simgesine dönüştü. Ona 169 milyon doları bavullarla kaçırdığı iddiası yöneltildi. Gani bu suçlamaları reddetti, Amerikan denetçileri de bu rakamı doğrulayacak kanıt bulamadı. Ancak nakit kaçırıldığı kesinleşti. Afgan toplumunda Gani, ülkesini yüzüstü bırakan yozlaşmış elitin simgesi olarak kaldı.

Yeni düzen: Taliban iktidarı ve diplomatik hamleler
Kabil’in düşmesinden sonra Afganistan üç katmanlı bir izolasyona sürüklendi:

  • Siyasi: “Afganistan İslam Emirliği” ilan edildi, ama Batı meşruiyet vermedi. Buna rağmen 2023’te Çin ilk büyükelçisini gönderdi, BAE diplomatik misyonu kabul etti, 2025 Temmuz’unda ise Rusya Taliban yönetimini resmen tanıdı.
  • Ekonomik: ABD’deki yaklaşık 7 milyar dolarlık Afgan rezervi donduruldu. Bunun 3,5 milyarı İsviçre’de uluslararası mekanizma tarafından kontrol edilen özel fona aktarıldı.
  • Toplumsal: Afganistan, dünyada kadınların lise ve üniversite eğitiminden men edildiği, kamu ve insani sektörlerde çalışmasının yasaklandığı tek ülke haline geldi.

Ekonomide çöküş ve kırılgan denge
2021’de ülke ekonomisi yüzde 20’den fazla küçüldü, 2022’de yüzde 6 daha geriledi. 2023’ten itibaren yüzde 2,5 civarında zayıf bir artış kaydedilse de bu, enkazın üstünde duran kırılgan bir dengeydi. İç piyasa, ağırlıklı olarak insani yardımlar ve diasporadan gelen para transferleriyle ayakta duruyor.

Uyuşturucu meselesi ise ayrı bir başlık. 2022’de haşhaş ekimine getirilen yasak sonrası üretim yüzde 95 düştü: 233 bin hektardan 10,8 bine geriledi. Köylüler 1 milyar doları aşan gelirden oldu, dünya eroin piyasası “kıtlık” yaşadı ve bunun sonucu sentetik uyuşturucuların kullanımı hızla arttı.

BM verilerine göre 12 milyondan fazla Afgan açlıkla boğuşuyor. Dünya Gıda Programı, 2025’te yetersiz fon nedeniyle ayda yalnızca 1 milyon kişiye yardım ulaştırabildi. Üstüne bir de zorla geri gönderilen kitleler eklendi: yalnızca 2024’te İran ve Pakistan’dan 1,3 milyon Afgan geri döndü. Sağlık sistemi çöktü; onlarca klinik kapandı, kızamık ve sıtma vakaları patladı.

Şiddet azaldı ama bitmedi
Ülkede artık büyük savaş yok, ama düşük yoğunluklu şiddet gündelik hayatın parçası. IŞİD-Horasan hücreleri intihar saldırıları düzenlemeye devam ediyor. BM raporları, eski güvenlik görevlilerinin infaz edildiğini, keyfi tutuklamaların arttığını, basına yönelik baskının tırmandığını belgeledi.

2025’te Taliban yönetimi ülke genelinde interneti kapatmaya başladı. Bu adım yalnızca basın özgürlüğünü değil, insani operasyonları ve para transferlerini de baltaladı. Milyonlarca aile, dışarıdan gelen yardımlara bağımlı hale geldi.

İnsani kriz ve göç sarmalı
Dört yılın sonunda Afganistan yine göç yollarında. Bir yanda ülkeyi terk edenler, diğer yanda zorla geri yollanan milyonlar. 2023 Eylülünden bu yana 3 milyondan fazla insan Afganistan’a döndü ya da geri gönderildi. Sadece 2025’te 2,5–2,8 milyon kişi döndü; bunun 2 milyondan fazlası İran’dan, yaklaşık 680 bini Pakistan’dan. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin 22 Eylül 2025 verilerine göre, yıl başından bu yana 2,79 milyon dönüş gerçekleşti, bunların 1,35 milyonu zorla sınır dışı edildi. Kurum, bu ölçekteki dönüşlerin kırılgan yapıyı tamamen sarsabileceği uyarısında bulundu.

Komşular kapıları kapattı. Pakistan, 2025 Ağustos’unda kayıtlı mültecilerin bir kısmını da hedef alan kitlesel sınır dışılara başladı. İran ise 1,5 milyondan fazla Afgan’ı deport etti, yıl sonuna kadar bir milyon kişinin daha gönderilebileceği konuşuluyor. Sonuç: cebinde parası olmayan, evi olmayan, temel hizmetlere erişemeyen yüz binlerce insan sınırları aşmaya çalışıyor.

Sabırlı bilinen küçük komşular bile artık alarmda. Tacikistan, Temmuz 2025’te 10 bin Afgan mülteciye ülkeyi 15 gün içinde terk etmeleri talimatı verdi, ardından kitlesel sınır dışılara başladı. Bir ayda bini aşkın kişi gönderildi; aralarında eski askerler ve bürokratlar da vardı. Bu, artık resmen bölgesel “geri gönderme politikasının” parçası haline geldi: sınırda yığılan binlerce gerçek insan, acı dolu hikâyeler ve yaralı hayatlarla birlikte.

Taliban ve tutulmayan sözler

Dört yıl önce verilen sözler ve bugünkü tablo
Taliban, 2021 yazında Kabil’e girdiğinde dünyaya “ılımlılık” ve “genel af” vaadiyle seslenmişti. Aradan geçen dört yılda ortaya çıkan tablo ise, kâğıda dökülmüş “ahlak yasaları” oldu. Kadınlara orta ve yüksek eğitim yasağı, iş hayatında geniş kapsamlı yasaklar, kamusal alanlardan dışlanma; erkeklere ise sakaldan saç kesimine kadar dayatılan kurallar… Yanlış sakal için gözaltına alınan, saç kestirdi diye tutuklanan erkekler… Birleşmiş Milletler ve uluslararası insan hakları örgütleri, Afganistan’daki düzeni “cinsiyet apartheid’i” olarak tanımlıyor. BM uzmanlarının ifadesiyle, “ölçek ürkütücü”.

BM Afganistan Misyonu (UNAMA) 2024–2025 boyunca yasakların adım adım genişlediğini belgeledi. Uluslararası medya, sakalını kesenlerin, berberlerin, yüzlerce güvenlik görevlisinin işten atıldığını kayda geçirdi. Bu, “tekil vakalar” değil, oturmuş bir sistem.

Ekonomik çöküş ve çıkışsız döngü
Dünya Bankası’nın verilerine göre Afgan ekonomisi 2021’de yüzde 20,7, 2022’de yüzde 6,2 daraldı. 2024’te görülen yüzde 2,5–2,7 arası zayıf toparlanma, genel tabloyu değiştirmedi. Ekonomi hâlâ kriz öncesine göre dörtte bir küçülmüş durumda. BM Kalkınma Programı (UNDP) 2021’de “nüfusun yüzde 97’si yoksulluk sınırının altına düşebilir” uyarısını yapmıştı. Bu eşik, beklenenden hızlı aşıldı. 2025 itibarıyla 22,9 milyon insan – yani neredeyse nüfusun yarısı – insani yardıma muhtaç. Buna rağmen fonlar kısılıyor.

UNICEF’in verileri tabloyu çıplak şekilde ortaya koyuyor: beş yaş altındaki çocukların yüzde 41–45’i kronik yetersiz beslenme nedeniyle gelişim geriliği yaşıyor, yüzde 10’dan fazlası ağır iskelet zayıflığı ile karşı karşıya. Bu sadece rakam değil; kırık dökük hayatların, kayıp bir neslin hikâyesi.

Göçmenler ve Batı’nın tutumu
ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, 2025 yazında Afganlar için geçici koruma statüsünü (TPS) kaldırdı. Bu karar, yaklaşık 11–12 bin kişiyi doğrudan belirsizliğe itti. Almanya, üç yıl aradan sonra 2024’te 28 Afgan’ı, ardından 2025 Temmuz’unda 81 kişiyi sınır dışı etti. Avrupa genelinde kitlesel geri gönderme planları açıkça konuşuluyor.

Diplomatik yalnızlık ve uyuşturucu denklemi
Afganistan hâlâ dünyadan kopuk. 3 Temmuz 2025’te Rusya, Taliban yönetimini resmen tanıdı. Çoğu ülke ise hâlâ teknik temaslarla yetiniyor. Bu arada uyuşturucu denklemi de karmaşık. 2022’de dini gerekçelerle haşhaş ekimi yasaklanınca üretim yüzde 95 çöktü. 2024’te az da olsa artış oldu, ama kriz öncesinin çok altında kaldı. Buna karşılık metamfetamin üretimi hızla yükseldi. Avrupa için bu, eroinin sentetiklerle yer değiştirmesi riski demek. Afganistan içinse milyar dolarlık tarımsal gelirlerin kaybı ve yerine konulmamış bir ekonomi demek.

Çıkışı olmayan döngü
Geri gönderilen milyonların yıkık bir ekonomiye, “ahlak yasaları”yla yönetilen bir düzene ve küçülen insani yardımlara itilmesi yeni acılar üretmekten başka bir sonuç vermiyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği uyarıyor: “Bu koşullarda zorla dönüşler kırılganlığı artırır, yeni bir istikrarsızlık dalgasına yol açar.” Afganistan, yeniden kitlesel göçün, kaçak pazarların ve terör tehdidinin kaynağına dönüşüyor. Bu, coğrafyanın değil; alınan kararların ve yapılan yanlışların sonucu.

2021’in acı ama net dersi
İmparatorluklar trilyonlar harcayıp kurumlar, ordular kurabilir. Ama iktidar, yolsuzluğa, dış yardıma ve şiddete yaslanıyorsa bir gecede yıkılır. Bedelini ise saraylardaki elitler değil, bugün sınır kapılarında geri gönderilmek için bekleyen, “evine” dönerken kimsesiz bırakılan insanlar öder.

Kadınlar: sistematik hedef
2024–2025’te Afganistan, kız çocuklarının orta ve yüksek eğitime alınmadığı tek ülke olarak kaldı. UNESCO’ya göre 1,4 milyon kız öğrenci okullardan ve üniversitelerden uzaklaştırıldı. Bu politika, “küresel anomali” diye adlandırıldı.

Yasaklar hız kesmedi. Kasım 2022’den itibaren kadınların parklara, spor salonlarına girmesi yasaklandı. Seyahatlerde “mahrem” şartı getirildi. Kadın Bakanlığı kapatıldı, yerine “Faziletin Teşviki ve Kötülüğün Önlenmesi” kurumu konuldu.

Aralık 2022’de Taliban, kadınların STK’larda çalışmasını yasakladı. Nisan 2023’te kısıtlama BM kurumlarına da yayıldı. Sağlık, çocuk koruma ve yardımların dağıtımı gibi alanlarda kadınların yokluğu insani operasyonları felç etti.

2023 yazında güzellik salonlarının kapatılmasıyla on binlerce kadın işsiz kaldı, yüzbinlerce aile nakit gelirini kaybetti. Human Rights Watch, bu kararı “kadın emeğine vurulan topyekûn darbe” olarak kayda geçti.

2024’te çıkarılan “ahlak denetimi” yasası, kadınlara yönelik keyfi gözaltıları, hatta seslerini ya da yüzlerini gizleme zorunluluğunu beraberinde getirdi. Erkek refakatçisi olmadan kamu hizmeti alamayan kadınlar, fiilen görünmez hale getirildi. Bu, münferit uygulama değil; bütünlüklü bir rejim stratejisi.

Çifte standartlar ve “ahlak polisi”

Zorla dayatılan kurallar ve ikiyüzlülük
Taliban’ın sözde “ahlak düzeni” sahada çıplak gerçeğiyle çifte standartları ortaya koyuyor. Uluslararası misyonların raporlarına göre, düzenli baskınlar ve keyfi gözaltılar “ahlak adına” sürdürülüyor. Hastaneler ve işletmeler kadınları “mahremsiz” kabul etmemeleri için baskı altında. Yasa dışı “eklemeler” sürekli devreye giriyor: kadınların hareketliliğine getirilen keyfi yasaklar, aniden başlatılan “yeniden eğitme” kampanyaları, sosyal hayatı boğan baskılar.

Kontrol erkeklere de uzanıyor, ama görece daha yumuşak. 2024’te Ahlak Bakanlığı, 280’den fazla güvenlik görevlisini “sakal bırakmadıkları” için işten attı. 13 bin kişi “ahlaksız davranış” gerekçesiyle gözaltına alındı. Devlet memurlarına “yumruk boyu sakal” şartı getirildi, toplu namazlara katılım zorunlu hale getirildi.

Medyada ve kamusal alanda kadınsız bir sessizlik
Kasım 2021’den bu yana yürürlükte olan “medya kuralları” televizyonlardan kadın oyuncuların yer aldığı dizileri sildi. 2022’de kadın spikerlerin yüzlerini örtmesi zorunlu kılındı. Sokaklarda kadın yüzlerinin olduğu billboardlar ve vitrinler boyayla kapatıldı. Haber akışlarında giderek daha az yüz, daha çok “nötr” görseller görülüyor. Bu estetik değil, politik bir tercih: görünmez kılma siyaseti.

Ekonomi: büyüme var, refah yok
Dünya Bankası’na göre Afganistan’ın GSYİH’sı 2024’te üst üste ikinci yıl yüzde 2,5 arttı. Ama bu “insansız büyüme”, halkın gelirine yansımıyor. Zayıf sanayi, çökmüş hizmetler, daralan dış yardım ve ihracat engelleri, büyümeyi kâğıt üzerinde bırakıyor.

Kalkınma programları, nüfusun yüzde 75’inin “subsistans güvensizliği” yaşadığını kaydediyor. Yani halkın üçte üçü, temel gıda ve gider ihtiyacını karşılayamıyor. Bu, fakirlik çizgilerinin ötesinde, tam anlamıyla hayatta kalmaya sıkışma hali. En ağır darbe, kırsal ve kadın hanelerinde hissediliyor.

Açlık derinleşiyor. İnsani kurumların verilerine göre 2025 baharında 12,6 milyon kişi kriz seviyesinde ya da acil düzeyde gıda güvensizliğiyle boğuşuyordu. Toplamda 22,9 milyon insan yardıma muhtaç.

Uyuşturucu politikası: afyonun çöküşü, sentetiklerin yükselişi
Nisan 2022’de haşhaş ekimi yasaklandı. 2023’te ekim ve üretim yüzde 95 çöktü, 2024’te kısmi toparlanma olsa da kriz öncesi seviyenin çok altında kaldı. Bedeli ağır oldu: köylülerin kaybettiği gelir 1 milyar doların üzerinde. Bu boşluğu ise hızla yükselen sentetikler dolduruyor.

BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) uyarıyor: eroin pazarı küçülürken Afgan metamfetamini patlama yaşıyor. 2021’den önceki beş yılda yakalanan miktar neredeyse 12 kat arttı. Ephedra bitkisi ve kolay bulunan kimyasal maddeler üretimi besliyor. 2024’te az da olsa afyon ekimi artışa geçti ama rakamlar 2022’nin yanına bile yaklaşamıyor. Asıl tehlike, “eroin geri gelir mi” değil, uyuşturucu trafiğinin sentetiklere kayması.

Hukuk ve hesap: Lahey’de açılan dosya
8 Temmuz 2025’te Uluslararası Ceza Mahkemesi, Taliban liderlerinden ikisi hakkında – aralarında Hibatullah Ahundzade de var – kadın ve kız çocuklarına yönelik sistematik baskı nedeniyle “insanlığa karşı suç” kapsamında tutuklama emri çıkardı. Bu, tarihte ilk kez “cinsiyet temelli zulmün” mevcut bir rejim için insanlığa karşı suç olarak tanımlandığı dava.

Taliban’ın fiili Dışişleri Bakanlığı, karara sert tepki gösterdi ve “çifte standart” suçlaması yaptı. Ancak hukuki tablo net: uluslararası hukuk, tekil vakaları değil, bütün bir baskı sistemini insanlığa karşı suç olarak tescilledi.

Afganistan’ın bugünkü gerçekleri
2024 verilerine göre Afgan halkının yüzde 97’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yaklaşık 28 milyon kişi insani yardıma muhtaç. Kadınlar, nüfusun yarısına yakınını oluşturmasına rağmen kamusal yaşamdan fiilen silinmiş durumda. ABD ve AB dahil uluslararası toplum, Taliban yönetimiyle işbirliğine sınırlamalar getirse de, olası insani çöküşten çekindikleri için ağır yaptırımlara gitmiyor.

Ortada soğuk bir gerçek var: Afganistan, “ahlak yasaları”yla yönetilen, halkını açlığa mahkûm eden, kadınlarını sistematik biçimde hedef alan bir ülkeye dönüştü. Ve bu tablo, yalnızca Taliban’ın ideolojisini değil, uluslararası toplumun ikircikli tavrını da ifşa ediyor.

Kremlin’in kritik hamlesi
Rusya’nın Temmuz 2025’te Afganistan İslam Emirliği’ni resmen tanıması, Orta Asya’daki dengeleri kökten sarsan bir dönüm noktası oldu. Kremlin, Moskova’daki Afganistan Büyükelçiliği’ne şehadet bayrağını astı ve dünyaya şu mesajı verdi: Taliban artık “yasadışı örgüt” değil, muhatap alınacak meşru iktidar. Bu karar, Nisan ayında Rusya Yüksek Mahkemesi’nin Taliban’ı 2003’te girdiği terör örgütleri listesinden çıkarmasının doğal devamıydı.

Öncü adımlar ve bölgesel gerçeklik
Moskova ilk adımı atan ülke değildi. Daha 2022–2023’te Kazakistan ve Kırgızistan, Kabil’le temaslarda kısıtlamaları gevşetmişti. Bölge başkentlerinde aynı gerçeklik kabullenildi: Taliban sahaya kalıcı döndü. BM verilerine göre örgüt, Afganistan topraklarının yüzde 95’inden fazlasını kontrol ediyor, silahlı gücü 100 bini aşıyor. Uluslararası yaptırımlar bu düzeni yıkmadı, tam tersine Taliban’ı tek güç merkezi haline getirdi.

Özbekistan’ın özel rolü
Özbekistan, bu denklemde en kritik aktörlerden biri. Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Taliban heyetini Taşkent’te ağırlayan ilk lider oldu. Taşkent, Kabil’i sadece tehdit değil, potansiyel ortak olarak da görüyor. 2024’te ticaret hacmi 1,3 milyar dolara ulaştı, 2025 sonuna kadar 2 milyara çıkarılması hedefleniyor. 2022’den beri Termiz’de faaliyet gösteren Uluslararası Ticaret Merkezi’nde Afganlara 15 günlük vizesiz giriş hakkı tanınıyor. Afgan tüccarlar burada dükkân kiralıyor, anlaşmalar yapıyor, ortak iş kuruyor.

Ama sorunlar da eksik değil. 2024’te Afgan medyası, Taliban’ın Termiz’de konserleri ve müziği yasaklamaya çalıştığını yazdı. Daha sonra Özbek Dışişleri bu iddiaları reddetti. Ancak 2025’te gerçek bir kısıtlama geldi: 40 yaş altı Afgan kadınlarının Özbekistan’daki pazara girişine yasak kondu. Yerel esnafa göre müşteri akışı üçte bir azaldı, satışlar yüzde 20 düştü.

Raylar üzerinden yeni vizyon
Bütün bu gerilimlere rağmen işbirliği sürüyor. Taliban yönetimi için Trans-Afgan demiryolu stratejik proje. Bu hat, Özbekistan’ı Afganistan üzerinden Pakistan’a ve Hint Okyanusu’na bağlayacak. Asya Kalkınma Bankası’nın hesaplarına göre hat tamamlanırsa bölge ticareti yılda 6 milyar dolar artacak, Afganistan bir transit kavşağına dönüşecek.

Sıradakiler kim?
Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan derken liste kabarıyor. Şimdi gözler Türkmenistan ve İran’da. Aşkabat, Afganistan üzerinden elektrik ve doğalgaz ihracatıyla ilgileniyor. Tahran ise şimdiden Afganistan’a yakıt ve gıda satıyor. On yılın sonuna kadar tanıma haritasının daha da yoğunlaşması şaşırtıcı olmayacak.

Sonuç: izolasyon çatırdıyor
Görünüş net: Taliban’ın uluslararası yalnızlığı giderek parçalanıyor. Bölge ülkeleri duvar değil, köprü kurmaya mecbur kalıyor. Bu da Afganistan’ın büyük jeopolitik oyuna dönüşünü işaret ediyor. Tehlikeli, sorunlu ama görmezden gelinemeyecek bir aktör olarak.

Etiketler: