...

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Kazakistan’a gerçekleştirdiği devlet ziyareti, diplomatik takvimin ötesine geçen bir anlam taşıyor. Bu ziyaret, Orta Asya’nın sistematik entegrasyonunda yeni bir evreye geçildiğinin göstergesi oldu. Küresel ticaret rotalarının yaptırımlar, enerji dönüşümü ve teknolojik milliyetçilik etkisiyle yeniden çizildiği bir çağda, Hazar ile Tanrı Dağları arasındaki bölge, yeni bir Avrasya bağlılık modelinin laboratuvarına dönüşüyor.

Orta Asya, kendi kaynaklarına, altyapısına ve stratejik ortaklıklarına dayanarak, dış güç merkezlerinin egemenliğinden bağımsız bir kalkınma hattı kurabilir mi?

Bu sorunun cevabı, giderek daha net bir şekilde bölgesel aktörlerin eylemlerinde görünür hale geliyor. Azerbaycan burada pasif bir izleyici değil, aksine sürecin sistem mimarı konumunda. Aliyev’in Kazakistan ziyareti ile Bakü’nün son dönemde Taşkent, Aşkabat ve Bişkek’le yaptığı anlaşmalar, ulaşım, enerji, dijital altyapı ve sanayi iş birliğini içeren “yeni Hazar ekseni”nin inşa edilmekte olduğunu gösteriyor.

Simgeselden sistematiğe: Orta Asya’da entegrasyon zihniyeti değişiyor

1990’larda Orta Asya’daki bölgesel girişimler daha çok deklaratif nitelikteydi. Entegrasyon platformları ise sembolik anlamdan öteye geçmiyordu. Ancak bugün bölge, ciddi bir olgunluk sergiliyor. Artık ülkeler rekabet değil, tamamlayıcılık ekseninde düşünüyor. Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın enerji, ulaşım ve teknoloji çıkarları, soyut diplomatik söylemlerin ötesinde, sermaye, mühendislik ve dijital çözümlerle desteklenen somut projelerde buluşuyor.

Orta koridor: transit rotadan ekonomik egemenliğe

Çin’in 2013’te başlattığı “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimiyle birlikte, Avrupa ve Asya’da pek az aktör alternatif güzergâhları ciddiye alıyordu. Rusya üzerinden geçen kuzey koridoru doğal bir lojistik devam olarak görülürken, İran üzerinden geçen güney hattı fazlalık olarak değerlendiriliyordu. Ancak bugün bu güzergâhlar ya aşırı yük altında ya da siyasi açıdan sakıncalı hale geldi. İşte bu nedenle, Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Güzergâhı — yani Orta Koridor — yeni Avrasya ekonomisinin sinir sistemi haline dönüştü.

Bu koridorun iki ana taşıyıcısı Azerbaycan ve Kazakistan. Aralarındaki ilişki artık sadece lojistik bir mesele değil, stratejik bir ortaklığa dönüşmüş durumda. 2024 yılında Orta Koridor üzerinden taşınan yük hacmi, 2022’ye göre %50’nin üzerinde artarak 3,2 milyon tona ulaştı. Uluslararası Ulaştırma Forumu’na (ITF) göre bu rakam 2030’da 10 milyon tonu aşabilir. Bu düzeyde büyüme hızına yalnızca Hindistan-Ortadoğu deniz hattı ve Akdeniz’in büyük limanları ulaşabiliyor.

Bu ivme, tesadüfi değil; siyasi iradenin konsolidasyonunun sonucu. Azerbaycan, Hazar ile Karadeniz arasında birleştirici bir köprü olarak Bakü’yü sistemli biçimde çok modlu bir merkez — enerji, demir yolu, deniz ve dijital hub — haline getiriyor. Alat Limanı, artık “yeni Hazar küreselleşmesi”nin stratejik noktası olarak görülüyor. Bu vizyonda Hazar artık sınır değil; Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu ve Avrupa arasında bir bağlantı alanı.

Kazakistan içinse Orta Koridor’un geliştirilmesine katılım, dış ticaret akışlarını yeniden yönlendirmenin ve Rus güzergâhlarına olan bağımlılığı azaltmanın bir yolu. Rus bankalarına ve lojistik firmalarına yönelik yaptırımların sıkılaştığı bir dönemde, lojistik bağımsızlık sadece ekonomik verimlilik değil, aynı zamanda ulusal güvenlik meselesi haline geliyor. Aliyev’in ziyareti sırasında enerji, teknoloji ve altyapı alanlarını kapsayan 15 ikili anlaşmanın imzalanması da bu süreci kurumsallaştıran önemli bir adım oldu.

Kırgızistan: teknolojik sıçrama ve bölgesel iddia

Kırgızistan uzun yıllar boyunca göçmen işçilerin yurt dışından gönderdiği döviz transferlerine dayalı küçük ve dışa bağımlı bir ekonomi olarak değerlendirildi. Ancak Tokmok’ta kurulan ilk yenilikçi teknopark, bu algıyı değiştirme potansiyeline sahip bir dönüm noktası olabilir.

Bu proje, dijital çağı “yakalama” girişiminden öte, ülke elitlerinin düşünce sisteminde yaşanan stratejik bir kaymanın sembolü. Artık odak hammadde değil insan zekâsı, ithal edilen teknoloji değil yerli üretim.

Kamu-özel ortaklığı modeliyle inşa edilen bu yapıda, start-up’lar, araştırma laboratuvarları ve üretim firmaları tek bir dijital ekosistem içinde buluşuyor. Orta Asya Dijital Politika Merkezi’nin hesaplamalarına göre, Tokmok’taki bu teknoloji üssü tam kapasiteyle hayata geçirilirse, dijital ekonominin Kırgızistan GSYİH’sındaki payı 2030’a kadar %3’ten %8’e yükselebilir. 7 milyonluk bir ülke için bu, ekonomik yapının köklü biçimde dönüşmesi anlamına gelir.

Bu noktada Azerbaycan, gelişmiş dijital altyapısı ve yapay zekâyı kamu yönetimine entegre etme deneyimiyle Kırgızistan için doğal bir ortak haline geliyor. Bakü’nün ASAN Xidmət gibi dijital çözümleri ile Kırgızistan’ın mühendislik kapasitesinin birleşimi, Batı ya da Çin merkezli teknoloji tekellerine bağımlı olmayan bir bölgesel teknoloji egemenliği zemini oluşturabilir.

Tacikistan: stratejik metaller ve yeni sanayi mantığı

Yüzeyden bakıldığında Tacikistan, bölgenin en zayıf halkası gibi görünebilir. IMF verilerine göre kişi başı GSYİH’si yalnızca 1.430 dolar ve eski Sovyet coğrafyasının en alt sıralarında yer alıyor. Ancak tarih defalarca gösterdi ki, asıl sıçramalar genellikle bu “zayıf” halkalardan başlıyor.

TALCO Group’un Güney Koreli GB Innovation ile birlikte yürüttüğü Mayhur’daki tungsten madeni geliştirme projesi, ülkenin ekonomik profilini baştan sona değiştirebilir. Tungsten, 21. yüzyılın vazgeçilmez metallerinden biri. Bu element olmadan ne batarya üretimi, ne savunma sistemleri, ne de çip endüstrisi mümkün.

OECD’ye göre 2030’a kadar küresel tungsten talebi %50’den fazla artacak. Tacikistan ise Avrasya’nın en büyük tungsten rezervlerinden bazılarına sahip. Bu da ülkeyi küresel değer zincirinde hayati bir halkaya dönüştürüyor.

Seul ile işbirliği tesadüfi değil. Güney Kore, Çin’e olan stratejik metal bağımlılığını azaltmak istiyor ve alternatif kaynaklar arıyor. Bu bağlamda TALCO–GBI projesi sadece ekonomik bir hamle değil, aynı zamanda jeopolitik bir pozisyonlanma anlamına geliyor.

Eğer Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan Avrasya'nın enerji omurgasını oluşturuyorsa, Tacikistan da teknolojik egemenliğin madensel zeminini döşemeye aday.

Türkmenistan: gaz diplomasisi ve Arkadag’ın aydınlık yolu

Uzun yıllar boyunca siyasi izolasyona gömülen Türkmenistan, artık bölgesel süreçlerde yeniden görünür hale geliyor. TAPI projesi kapsamında inşa edilen Serhetabat–Herat doğalgaz boru hattı, sadece bir altyapı değil, aynı zamanda bölgesel bir jeoekonomik tezdir.

Bu boru hattı, Orta Asya ile Güney Asya’yı birbirine bağlayarak Türkmenistan’ın enerji potansiyelini Pakistan ve Hindistan gibi sanayi devlerine yönlendiriyor. Yıllık 33 milyar metreküp kapasiteli hat, 2022 öncesinde Gazprom’un Avrupa’ya yaptığı ihracatın yaklaşık %10’una denk geliyor.

Projenin tamamlanması halinde Türkmenistan, sadece transit gelir elde etmeyecek; aynı zamanda bölgenin enerji brokeri konumuna yükselecek. Daha da ilginci, inşaatın danışmanı olarak görev alan ABD merkezli Bownstein şirketi. Bu detay, Batı’nın Orta Asya’yı artık yalnızca bir “tampon bölge” değil, stratejik fırsatlar alanı olarak görmeye başladığını gösteriyor.

Azerbaycan için TAPI, Hazar ve Afganistan stratejilerinin birleşme noktası olabilir. Bakü ve Türkmenbaşı üzerinden uzanacak olası bir hat, Türkmenistan doğalgazını Avrupa’ya taşıyan alternatif bir rota yaratabilir. Bu da uzun vadede Hazar bölgesinde bütünleşik bir enerji altyapısının temelini atar.

Senaryo analizi: Orta Avrasya'nın geleceğine dair üç model

1. “Bölgesel çekirdek” modeli

Bu senaryoda Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan kalıcı bir üçlü oluşturuyor. Bu üçlü; ulaştırma, enerji ve dijital politikaları eşgüdüm içinde yöneten bir yapı kuruyor. “Orta koridor” bu bağlamda sadece bir lojistik hat değil, adeta NATO’nun ekonomik versiyonu haline geliyor — kolektif kalkınmanın kurumsal omurgası.

Bu yapı, bölgeye siyasi özerklik kazandırıyor ve dışa bağımlılığı sistematik şekilde azaltıyor. Ortak yatırım platformları, dijital altyapılar ve enerji geçiş projeleriyle, Avrasya’nın yeni güç merkezi bu üçlü etrafında şekilleniyor.

2. “Çok yönlü parçalanma” modeli

Eğer Avrupa Birliği, Çin, Rusya ve ABD arasındaki jeopolitik rekabet daha da sertleşirse, Orta Asya yeniden nüfuz alanlarına bölünebilir. Bu senaryoda Kazakistan kuzeye, Özbekistan batıya, Türkmenistan ise güneye yönelir. Azerbaycan ise tüm bu kutuplar arasında denge kurmaya çalışan, tarafsız bir arabulucu rolüne sıkışır.

Ancak bu rolde uzun vadeli stratejik derinlik kurmak zorlaşır. Bağlantılar korunur ama entegrasyon sağlanamaz. Bölgesel işbirliği kırılganlaşır, ekonomik koordinasyon dağılır.

3. “Teknolojik entegrasyon” modeli

En umut verici senaryo budur. Orta Asya, sadece doğal kaynak sağlayıcısı değil, yenilikçi üretimin ve teknolojik dönüşümün alanına dönüşür. Kazakistan sanayi merkezi, Özbekistan finans ve eğitim üssü, Azerbaycan ise lojistik ve dijital kalp noktası olur. Türkmenistan ve Tacikistan, bu yapının enerji ve hammadde damarlarını oluşturur.

Bu modelde Azerbaycan’ın rolü hayati: hem altyapı hem de dijital sistemleriyle bölgenin küresel pazarlara ve uluslararası standartlara açılan kapısıdır. ASAN Xidmət gibi dijital platformlar, yapay zekâ uygulamaları ve çok modlu limanlar, bu entegrasyonun omurgasını oluşturur.

Azerbaycan: Avrasya dengelerinin mimarı

Bugünün Orta Asya’sı artık büyük güçlerin “arka bahçesi” değil; kararların üretildiği, gelecek senaryolarının yazıldığı yeni bir merkez haline geliyor. Bölge ülkeleri, stratejik tasarım diliyle düşünmeye başladı: burada asıl sermaye altyapı, teknoloji ve güven.

Bu denklemde Azerbaycan; siyasi istikrarı, lojistik kapasitesi ve enerji gücüyle sistematik bir mimar olarak öne çıkıyor. Stratejisi hegemonya değil; karşılıklı bağımlılıklar üzerinden kurulan bir denge mimarisi. Amacı: ekonomik ve siyasi açıdan kendi kendine yetebilen bir Avrasya ekosistemi oluşturmak.

Eğer mevcut trendler devam ederse, bu on yılın sonunda yeni bir jeopolitik terim gündeme gelebilir: “Hazar Kalkınma Bloğu”. Bu blok, bağımsız ama eşgüdümlü hareket eden ülkeleri bir araya getirecek. Ve bu yapının pusulasını çizen şehir, coğrafi olduğu kadar kavramsal olarak da Doğu ile Batı arasında köprü kuran Bakü olacak — lojistiği, ekonomiyi ve anlamı birleştiren merkez.

Etiketler: