Her savaşın bir kırılma noktası vardır. O an, tarafların artık nasıl savaşılacağını değil, hangi şartlarla durulabileceğini tartışmaya başladıkları andır. “Bilgi savaşları” teorisinin yıllardır söylediği şey basit: barışa giden yoldaki en büyük engel sadece karşı tarafın niyetini anlamamak değil, savaş sonrası düzenin nasıl olacağına ve kim tarafından garanti edileceğine dair belirsizliktir. Bugün Ukrayna tam da bu açmazın ete kemiğe bürünmüş hali.
Batı’nın güvence paradoksu
Bir yanda Avrupa, savaşın bitişinden sonra Ukrayna’ya “güvenlik garantileri” verilmesi gerektiğini daha yüksek sesle dillendiriyor. Öte yanda Washington, Moskova ile doğrudan çatışmaya sürüklenmek istemediği için bu fikre yalnızca göstermelik biçimde onay veriyor, fakat iş parametreleri belirlemeye gelince ortada en ufak somut çerçeve yok. Ortaya çıkan tablo net: garantiler havada asılı kalıyor, güven ise kâğıt üzerinde bile oluşmuyor.
Çıkmaz derinleştikçe Batı’da başka bir yaklaşım öne çıkıyor: Ukrayna’yı “kirpana” çevirmek. Yani yabancı askerlerle değil, boş taahhütlerle değil; Ukrayna’nın kendi savunma kapasitesini öyle güçlendirmek ki, Rusya için yeni bir saldırının maliyeti akıl almaz boyutlara ulaşsın. Ama bu model, Batı’nın uzun vadeli, kesintisiz ve devasa ölçekli desteği olmadan yürüyemez: finansman, teknoloji, silah… Hepsi şart.
Batı açısından bu strateji bir tür “orta yol” gibi görünüyor. Moskova ile doğrudan savaş riskinden kaçınılıyor ama bunun faturası dudak uçuklatacak boyutta. Ortaya çıkan formül: “askeri olmayan güvenlik garantileri” – para ve teknolojiyle satın alınan caydırıcılık. Asıl soru şu: Batı bu yükün altına gerçekten girecek mi?
Kiev’in savaş sonrası üçlü sınavı
Savaş durduğunda Ukrayna’nın önünde aynı anda çözmesi gereken üç dev ödev olacak:
- Ekonominin ayağa kalkması: Ukrayna’nın bütçe açığı yıllık 40 milyar doları aşmış durumda. Gelirlerin yarıdan fazlası dış yardımdan geliyor. Böyle bir tablo kendi başına sürdürülebilir değil.
- Yeniden inşa: Dünya Bankası’na göre savaşın toplam tahribatı 486 milyar doları geçmiş durumda. Bu rakam, savaş öncesi Ukrayna’nın yıllık GSYİH’sının neredeyse dört katı. Yıkıntıları kaldırmak tek başına bir ülkenin harcı değil.
- Savunmanın kalıcı hale gelmesi: NATO standartları yüzde 2 GSYİH savunma harcaması öngörüyor. Ukrayna için bu oran en az yüzde 6-7 olacak. Bu da her yıl on milyarlarca dolarlık ek bütçe demek.
Dış desteğin olmadığı bir senaryoda bu üç görevin altından kalkmak imkansız.
Rus varlıklarına el koymak: çare mi, tuzak mı?
Avrupa hükümetleri bugüne dek tabu sayılan bir eşiği geçti: dondurulmuş Rus varlıklarını Ukrayna için kullanmaya başladı. Toplam 300 milyar dolarlık bir havuzdan bahsediliyor, bunun 200 milyarı Avrupa’da. Devasa bir kaynak gibi görünüyor ama Ukrayna’nın ihtiyaçlarını sadece birkaç yıl karşılamaya bile yetmez. Daha da önemlisi, bu adım Avrupa’nın yatırım güvenilirliğine ağır bir darbe vuruyor. Sermaye kaçışı için kapı aralanıyor.
Bir diğer kritik başlık: bu paranın nasıl kullanılacağı. Uluslararası donörler defalarca tecrübe etti, Kiev’de kurumların yolsuzlukla mücadele kapasitesi sınırlı. Transparency International’a göre Ukrayna 2024’te yolsuzluk algısı endeksinde 104’üncü sıradaydı; Afrika ve Latin Amerika ülkeleriyle aynı ligde. Dış denetim mekanizması olmadan her yeni yardım paketi “kara delik”e dönüşebilir.
Batı’nın önündeki iki yol
Batı, aslında iki seçenekle baş başa:
– Rusya’yla doğrudan çatışma riskini göze alarak sert güvenlik garantileri vermek.
– Veya Ukrayna’yı kaleye çevirecek ölçekte finansal taahhüt altına girmek.
İlk yol küresel savaş tehlikesi demek. İkinci yol ise Avrupa ve ABD vergi mükellefleri için bitmek bilmeyen faturalar.
Henüz karar verilmiş değil. Ama ortada net olan tek gerçek şu: Ukrayna’daki savaş, artık sadece askeri bir sorun değil. Bu savaş, Batı için dev bir siyasi-finansal bulmacaya dönüşmüş durumda. Çözülecek mi? Bu sadece Kiev’in değil, Batı sisteminin geleceğini de belirleyecek.
İllüzyonlarla gerçeklik arasında: savaşın kavşağında
Foreign Policy için kaleme aldığı makalede siyaset bilimci Cynthia Roberts, son derece kritik bir noktaya parmak basıyor: müzakere zemini, ancak tarafların beklentileri acımasız askeri gerçeklikle örtüşmeye başladığında oluşur. Rusya–Ukrayna savaşının ilk aylarında Moskova ve Kiev geleceğe dair tamamen zıt vizyonlara sahipti. Bugünse her iki taraf da imkânlarının sınırını kabullenmek zorunda kalıyor.
Kiev’in sert yüzleşmesi
Kiev artık açıkça söylüyor: işgal altındaki tüm toprakların kısa vadede geri alınması hayalcilikten öteye geçmiyor. Batı’dan gelen devasa silah yardımları bile insan gücündeki tükenişi ve altyapıdaki yıkımı telafi etmeye yetmiyor. Ukrayna Maliye Bakanlığı verilerine göre 2025 ortasında askeri harcamalar bütçenin yüzde 60’ını aştı, dış borç ise 160 milyar dolara dayandı. Üstüne bir de demografi gerçeği var: yaklaşık 7 milyon vatandaş hâlâ ülke dışında ve bu durum seferberlik rezervlerini kritik şekilde zayıflatıyor.
Moskova’nın sınırlı hamleleri
Moskova da stratejik bir zafer umudunu kaybetmiş durumda. Güç gösterisi olarak planlanan Harkov taarruzu uzun, yıpratıcı ve maliyetli çatışmalara dönüştü. Ukrayna’nın rafinerilere yönelik saldırıları Rusya’da yakıt kıtlığına yol açtı, 2025 yazında benzin fiyatları yüzde 25 arttı. Bütçe gelirleri giderleri karşılamıyor: 2023’te yüzde 90’ını kapatabilen gelirler 2025’te yüzde 80’e düştü. Açık, rezervlerden ve iş dünyasına bindirilen yeni vergilerden karşılanıyor.
Alaska ve Washington zirvelerinin gölgesi
Ağustos’ta Alaska’da Putin–Trump buluşması, ardından Washington’da Zelenski ve Avrupalı liderlerle yapılan görüşmeler çıkmazın derinliğini iyice ortaya koydu. Putin, Rusya’nın kontrol ettiği bölgelerin tanınmasında ısrar ediyor. Zelenski ise herhangi bir tavizi, yalnızca katı güvenlik garantileriyle ilişkilendiriyor. Ancak Batı, elle tutulur bir mekanizma sunmaya hazır değil.
Eski ABD Moskova Büyükelçisi Michael McFaul, Trump’ın aynı anda iki kanalda müzakere yürüterek stratejik hata yaptığını düşünüyor. Ona göre önce ABD–AB–Kiev hattında güvenlik garantileri somutlaştırılmalı, sonra Putin’le toprak meseleleri masaya yatırılmalıydı. Aksi halde Bükreş ya da Budapeşte mutabakatlarının akıbetinden farklı olmazdı: imza var, yaptırım yok.
Yorum farkı: diyalogun çıkmazı
Kiev için “toprak meseleleri”, uzun vadede barışçıl yollarla geri dönüş demek. Moskova içinse “toprak tavizleri”, bugün işgal altında olmayan bölgelerin ilhakı anlamına geliyor. Bu bakış farkı, her türlü diyaloğu baştan kadük kılıyor.
Garanti illüzyonu
Cynthia Roberts daha da ileri gidiyor: hiçbir uluslararası güvence aslında güvenilir değil. Avrupa ne psikolojik ne de askeri açıdan Rusya’yla savaşa girmeye hazır. ABD ise çatışmayı durdurma arzusuyla yeni taahhütlerden kaçınma isteği arasında bocalıyor. Bu muğlaklık, Kremlin’i verilen her sözün sağlamlığını test etmeye itiyor.
Tek gerçek güvence: Ukrayna’nın kendi gücü
Son yıllar gösterdi: Rusya’nın teknik ve sayısal üstünlüğü, zafer getirmedi. Modern teknolojiler — insansız hava araçları, hassas roket sistemleri, anlık istihbarat ağları — bu farkı dramatik şekilde daralttı. SIPRI verilerine göre Ukrayna yalnızca 2024’te 70 milyar doları aşan askeri yardım aldı. Bu yardımlar, son model hava savunma sistemlerinden uzun menzilli füzelerle birlikte geldi. Bu da, Moskova için her yeni saldırının maliyetini katlanılmaz hale getiriyor.
Asıl mesele: finansman
Ne var ki, tabloyu belirleyen yine para olacak. 700 bini aşkın askeri güç ancak Batı desteği sürdüğü sürece ayakta kalabilir. Avrupa kendi krizleriyle boğuşuyor: enerji fiyatlarındaki artış, sanayide durgunluk, bütçe açıkları. ABD’de ise yeni seçim döngüsü başladı, Kiev’e yardımlar sert iç siyasi kavgaların malzemesi haline geldi.
Gerçekçi olan şu: Ukrayna’nın tek garantisi kendi askeri kapasitesini büyütmek. Ama bu kapasitenin finansmanı, Batı’nın siyasi iradesine ve toplumsal sabrına bağlı. İşte bu denklem çözülemeden savaşın bitiş senaryosu da ufukta görünmüyor.
“Çelik kirpi”nin bedeli: Ukrayna güvenliği altın değerinde
“Çelik kirpi” imgesi aslında bir metafordan çok daha fazlası. Bu, Batı’nın stratejisinin içine işlenmiş bir siyasi–ekonomik projeyi tarif ediyor: Ukrayna’yı öyle silahlandırmak ki Rusya’nın yeni bir işgali Kremlin için felaketle sonuçlansın. Ama bu havalı başlığın ardında ciddi bir çelişki gizli: doğrudan askeri garanti vermek istemeyen müttefiklerin bulduğu pahalı bir ara yol.
Batı’nın ikircikli oyunu
Washington, Kiev’e NATO’nun “5. maddesinin minyatürünü” sunmaya yanaşmıyor. Brüksel ise son sözün sorumluluğunu ABD’ye yüklemek istiyor. Ortaya çıkan tablo net: koalisyonda “istemesi güzel” olan çok, “gerçekten isteyen” az. Bu ikilik Moskova’nın ekmeğine yağ sürüyor; Batı’daki kararsızlığı fırsat penceresi olarak görüyor ve bunu baskı ile revanşist manevralar için kullanıyor.
“Kirpi modeli” aslında kolektif savunma garantilerinin yerine askeri–teknolojik entegrasyon ve mali transfere dayalı bir güvenlik formülü. Ama savaş koşullarında en kırılgan halka da işte tam bu “askeri olmayan garantiler”.
Ukrayna ekonomisi suni teneffüste
Maliye Bakanlığı verilerine göre 2026’da bütçe açığı 60 milyar dolara yaklaşacak. Bu rakam ülkenin GSYİH’sının neredeyse yarısı. Dış destek olmadan Kiev ne ordusunu, ne sosyal harcamalarını çevirebilir. IMF ile yapılan son pazarlıkta dış finansman ihtiyacı 38 milyardan 65 milyar dolara yükseltildi. Bugün Ukrayna 54 milyar dolar yardım alıyor ama 2026 için kesinleşmiş rakam sadece 22,2 milyar.
Detaylara bakıldığında tablo ürkütücü:
– 11 milyar dolar: G7’nin ERA acil kredi programı, 2026 sonunda bitecek.
– 7,8 milyar: Avrupa Komisyonu’nun Ukraine Facility paketi.
– 2,2 milyar: IMF’den gelecek dilim.
– 1,2 milyar: diğer kaynaklar.
2027 için teyit edilen sadece IMF’nin 1 milyar doları. Yani toplam 45,4 milyar; ihtiyaç ise 110 milyar. Açık 65 milyar dolar. Bu rakam Fransa’nın 2025’teki tüm savunma bütçesinden fazla, Slovakya veya Bulgaristan’ın yıllık GSYİH’sına eş değer.
Rus varlıklarına el koyma tartışması
Bu açık yüzünden AB ve G7, iki yıl önce “imkânsız” denilen adımı masaya koydu: dondurulmuş Rus varlıklarının kullanımı. Euroclear’da 190 milyar euroya yakın rezerv var. Bunun 175 milyarı mobilize edilebilir, fakat reel kullanılabilir miktar 130 milyar euro civarında; 45 milyarı ERA kredisini kapatmaya gidecek.
Eğer bu mekanizma işlerse, Ukrayna ilk kez “saldırganın cebinden” tazminat alacak, hem de resmi bir barış anlaşması olmadan. Fakat bu adım dev bir emsal yaratır. Çin’den Körfez ülkelerine kadar pek çok aktör şimdiden kaygılı: “Bizim rezervlerimiz de riskte mi?”
Çelik kirpi: caydırıcılık mı, illüzyon mu?
Modelin yıllık maliyeti sadece temel ihtiyaçlar için 50–60 milyar dolar. Askeri programlar hariç. Bu, ABD’nin Avrupa’daki üslerine her yıl harcadığı parayla aynı ölçekte. Avrupa böylesi bir yükün altına girmek istemezse, “kirpi” pahalı bir hayal olarak kalır; Moskova’yı durdurmaz, Kiev ve müttefiklerini yıpratır.
Reparasyon kredisi formülü
Batı’nın geliştirdiği mekanizma, modern tarihin en karmaşık finans–hukuk kurgularından biri. 2022’de İngiliz analist Hugo Dixon’ın ortaya attığı “reparasyon kredisi” fikri hayata geçiriliyor: Rusya savaştan sonra zaten tazminat ödeyecekse, neden bugünden onun dondurulmuş rezervleri kullanılmasın?
Reuters’a göre planın merkezinde özel amaçlı bir yapı — SPV (special purpose vehicle) olacak. AB hükümetleri ve muhtemelen G7 tarafından kurulacak bu yapı, Euroclear’da bekleyen 190 milyar euroyu üzerine alacak. Euroclear ise SPV garantili sıfır kuponlu tahvillerle tazmin edilecek. Hukuken “konfiskasyon” yapılmamış olacak, ama fiilen bu paralar Ukrayna için çalışacak.
Berlin’in dönüşü ve Avrupa dengesi
En kritik kırılma Almanya’nın pozisyon değişimi. Önceki hükümet döneminde Berlin, “finans sistemine güveni sarsar” diyerek bu tür adımları blokluyordu. Ancak yeni şansölye Friedrich Merz baharda şöyle dedi: “Eğer yasal yol bulunursa, Almanya Rus rezervlerinin Ukrayna’ya aktarılmasını destekler.” Bu sözler taşları yerinden oynattı.
AB’nin en büyük ekonomisi Almanya, ya Moskova’nın parası Kiev’e aktarılacak ya da kendi kasasından onlarca milyar euro çıkacak gerçeğiyle yüzleşmiş durumda. İşte “çelik kirpi”nin bedeli, tam da bu ikilemde şekilleniyor.
“Reparasyon kredisi”: Batı için çözüm mü, Pandora’nın kutusu mu?
Bloomberg’e göre, Almanya’nın karşı karşıya olduğu “alternatif senaryo”nun faturası yıllık yaklaşık 40 milyar euro. Yani reparasyon kredisi hayata geçmezse, Berlin bu yükü kendi bütçesinden karşılamak zorunda kalacak. CDU lideri ve şansölye Friedrich Merz’in partisi zaten kamuoyu yoklamalarında AfD’nin gerisinde; böylesi bir darbe hükümetin siyasi geleceğini sarsabilir.
Hukuki mayın tarlası
Planın en kırılgan noktası uluslararası hukuk. Resmen tazminat kararı alabilecek tek organ BM’nin Uluslararası Adalet Divanı. Ancak Rusya, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak bu süreci bloke ediyor. BM Genel Kurulu 2022’de Ukrayna’nın tazminat hakkını tanıyan bir karar geçirdi ama bu sadece tavsiye niteliğinde.
Alternatif yol olarak, Avrupa Konseyi’nin himayesinde yeni kurulan CAHEC (Ukrayna Tazminat Talepleri Komisyonu) öne çıkarılıyor. Görevi, zararı kayıt altına almak ve gelecekteki davalar için hukuki altyapı hazırlamak. Berlin ve Paris, işte bu yapının reparasyon kredisi için “hukuki şemsiye” olmasını istiyor. Merz de Financial Times’taki yazısında özellikle vurguladı: “Dondurulan varlıklar, Rusya yükümlülüklerini yerine getirmeye başladığında serbest bırakılacak.”
Silah mı, sosyal harcama mı?
Avrupa’nın niyeti net: kaynakların öncelikle silah alımına gitmesi. Merz’in sözleri ortada: “Dondurulan her euro, Ukrayna’nın ve Avrupa’nın güvenliği için çalışmalı.” Ama Ukrayna ekonomisinin çıplak gerçekleri başka şey söylüyor. Dünya Bankası’na göre Kiev, sadece maaş, sağlık ve altyapı için yıllık en az 15–18 milyar dolar dış desteğe muhtaç. Eğer tüm kaynak askeri ihtiyaçlara kaydırılırsa, askerler modern silahlarla donatılırken halk en temel hizmetlerden mahrum kalabilir.
Kiev’de güven açığı
Bir başka kırılgan nokta da Ukrayna devletine duyulan güven. Son anketlere göre yolsuzlukla mücadele kurumlarına güven yüzde 30’un altında. Avrupa’daki denetçiler, milyarlarca euronun denetim eksikliği yüzünden yolsuzluk ağlarına akmasından endişeli. Böyle bir durumda, Avrupa’nın “destek” adı altında attığı adım ters tepebilir; güven artırmak yerine yeni eleştiri dalgaları doğurur.
Batı’nın yeni meydan okuması
Bu plan hayata geçirilirse, mesele sadece mali transfer olmayacak. Batı, geleneksel kurumların dışına çıkarak yepyeni mekanizmalar yaratmaya istekli olduğunu gösterecek. Bu, BM Güvenlik Konseyi’nin veto tekelini de fiilen aşmak demek. Moskova içinse dondurulmuş varlıkların Ukrayna’ya aktarılması, Soğuk Savaş’tan bu yana yaşadığı en ağır prestij kaybı olur: “finansal dokunulmazlık” miti tarihe karışır.
Küresel finans düzenine sistemsel şok
Reparasyon kredisi, teknik bir yeniden dağıtım planı olmanın çok ötesinde. Bu, İkinci Dünya Savaşı sonrası Bretton Woods mimarisinin temellerini sarsacak bir emsal. Bugüne kadar, Batı bankalarında tutulan devlet rezervlerinin mutlak koruma altında olduğu kabul edilirdi. SSCB bile Soğuk Savaş yıllarında milyarlarca doları Batı sisteminde güvenle saklayabiliyordu.
Şimdi ilk kez, dondurulan Rus varlıkları açıkça “kolektif cezalandırma” aracı olarak kullanılıyor. Bu da küresel oyuncuların reflekslerini değiştiriyor. Çin, Hindistan, Brezilya ve Suudi Arabistan, Avrupa’nın adımlarını dikkatle izliyor. IMF verilerine göre gelişmekte olan ülkelerin döviz rezervlerinin yüzde 60’ı dolar ve euroda. Eğer Rusya örneği uygulanırsa, “Batı ile çatışan her rejim rezervlerini kaybedebilir” mesajı yayılacak.
Sonuç ortada: Pekin ve Yeni Delhi alternatif ödeme sistemlerini hızlandırıyor. Çin’in CIPS platformu 2024’te işlem hacmini yüzde 35 artırarak 20 trilyon yuana ulaştı. Hindistan, rupi üzerinden ticari ödemelerini genişletiyor. Körfez ülkeleri, petrol ticaretinde yuan ve dirheme yöneliyor.
Doların güven imajı aşınıyor
Uzun yıllar dolar “güven parası” olarak görüldü. Kriz dönemlerinde bile ülkeler rezervlerini çekmezdi, çünkü ABD tahvilleri ve Avrupa hesaplarının dokunulmazlığına inanılırdı. Ancak Rusya vakası bu inancı kırdı. 2024’te doların küresel rezervlerdeki payı yüzde 57’ye düştü — son 25 yılın en düşük seviyesi.
BIS uzmanları uyarıyor: Moskova’nın varlıkları Ukrayna’ya aktarılırsa, rezerv çeşitlendirmesi daha da hızlanacak. Kazanan altın (son iki yılda rezervlerdeki payı yüzde 13’ten yüzde 18’e çıktı) ve alternatif para birimleri — yuan, rupi, dirhem olacak.
Avrupa için çift taraflı risk
Bir yanda Ukrayna’ya nefes aldırma hedefi. Diğer yanda, kendi finans merkezi imajını tehlikeye atma riski. Euroclear’da tutulan 190 milyar euroluk Rus rezervi, Avrupa finans sisteminin tarafsız sembolü sayılıyordu. Eğer büyük güçler paralarını çekmeye başlarsa, sadece Euroclear değil, tüm Avrupa finans mimarisi sallanır.
Kısacası, “reparasyon kredisi” Ukrayna için güvenlik can simidi olabilir, ama Batı için Pandora’nın kutusunu açma tehlikesi taşıyor.
“Reparasyon kredisi”: dünya finans düzeninde kırılma anı
AB içindeki tartışma artık yalnızca hukuki değil, aynı zamanda rakamların büyüklüğü üzerine de dönüyor. Fransa, başlangıçta yalnızca 3 milyar euroluk “deneme tranşı” öneriyor; yani mekanizmanın çalışıp çalışmadığını test etmek istiyor. Almanya ise baştan tüm sistemi devreye sokarak kararlılık göstermekten yana.
Washington’un baskısı
ABD, Avrupa’yı radikal karara zorlayan başlıca aktör. Washington’un elinde eşsiz bir koz var: küresel rezervlerin yüzde 60’ından fazlası dolar üzerinden, Amerikan yapıları aracılığıyla kontrol ediliyor. Ama Rusya’nın ABD’deki dondurulmuş varlıkları çok sınırlı; asıl havuz Avrupa’da. Bu yüzden hukuki ve mali riskleri üstlenecek olan Brüksel ve Berlin.
ABD açısından bu iki kat kazanç: hem liderliğini pekiştiriyor hem de euroyu rezerv para olarak zayıflatıyor. Eski Hazine Bakanı Lawrence Summers’ın sözleri boşuna değil: “Reparasyon kredisi sadece Ukrayna’ya destek adımı değil, aynı zamanda doların tek gerçek küresel garanti para olduğunu kanıtlayacak.”
Moskova için ağır darbe
Rusya içinse bu süreç, neredeyse 300 milyar dolarlık rezervin kaybı anlamına geliyor. Bu, Merkez Bankası’nın manevra alanını daraltacak, döviz müdahalelerini sınırlayacak, Çin’e bağımlılığı artıracak. Zaten 2025 itibarıyla Rusya’nın dış ticaretinin yüzde 40’tan fazlası yuan üzerinden dönüyor; Çin kredilerine ve teknolojisine bağımlılık hızla büyüyor.
Ama asıl yıkıcı etki politik. İlk kez Rusya, sadece varlıklarını yitirmiyor; bu varlıklar doğrudan düşmanının eline geçiyor. Kremlin elitleri için bu, Batı’daki her rezervin, her banka hesabının potansiyel baskı aracına dönüşmesi demek.
Finansal mimaride tarihi eşik
Dolayısıyla mesele sadece Ukrayna değil. Bu, küresel finans sisteminin geleceğini on yıllar boyunca şekillendirecek bir dönemeç. Ya dolar ve euro “güven paraları” statüsünü koruyacak, Rusya örneğinin istisna olduğunu herkese kanıtlayacak. Ya da rezervlerin alternatif araçlara yönelmesiyle çok kutuplu bir finans düzeni hızlanacak.
Mekanizmanın küresel etkileri
Reparasyon kredisi çalışmaya başlarsa, bu yalnızca Avrupa ve Rusya’yı değil, tüm dünyayı sarsacak. Finans ilk kez bu kadar açık biçimde silah olarak kullanılacak.
ABD için bu, uzun zamandır beklenen rövanş. Afganistan ve Irak savaşlarının kaosu, 2008 krizi ve Trump dönemiyle zedelenen otoritenin ardından Washington yeniden küresel sistemin mimarı rolüne dönüyor. Avrupa’yı riskli adımlara iterek aslında kendi hakimiyetini güçlendiriyor.
Aynı anda, BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi alternatif formatları teşvik eden Moskova ve Pekin’e karşı, Washington “rezervlerin dondurulma korkusu”nu bir silah olarak kullanıyor. Küçük ve orta ölçekli ülkeler kısa vadede dolardan kopmaya cesaret edemeyecek; çünkü likiditeyi, güvenliği ve hukuki altyapıyı hâlâ ABD sağlıyor.
Avrupa ön cephede
Ama fatura Avrupa’ya yazılıyor. Reparasyon kredisi olmadan mekanizma işlemez; Euroclear ve Avrupa bankaları kilit. Bu yüzden asıl siyasi ve hukuki risk Brüksel’in omuzlarında. Sonuçta Avrupa’nın stratejik bağımsızlığı daha da zayıflayacak; hem güvenlikte hem finansmanda Washington’un gölgesine girecek.
Pekin’in sessiz avantajı
Kısa vadede Çin kenarda bekleyen izleyici gibi davranıyor. Ama uzun vadede en büyük fırsatı o yakalıyor. Yuan’ın uluslararasılaşması hızlanacak. Bugün Çin dış ticaretinin yüzde 25’ten fazlası yuan ile yapılıyor. Küresel Güney ülkeleri rezervlerini eurodan ve kısmen dolardan çıkarırsa, sığınacak liman Çin olacak.
Moskova da Pekin’e daha sıkı bağlanmak zorunda kalacak. Enerji, teknoloji, altyapı projelerinde Çin’e tavizler verilecek. Böylece yuan bölgesel güç merkezine dönüşecek.
Rusya’nın stratejik çöküşü
Rusya için bu tablo yalnızca finansal kayıp değil; tarihsel bir yalnızlaşma. Batı piyasalarına kapıları kapandı, ekonomisi daha da daralıyor, ihracat yapısı tekdüzeleşiyor. Rezerv olarak sadece yuan ve altına yaslanabiliyor. Ama en acı verici olan, toplum ve elitlere verilen mesaj: “On yıllarca biriktirdiğiniz paralar, artık sizin değil, karşınızdaki ordunun mermisi.”
Küresel Güney’in ikilemi
Asya, Afrika ve Latin Amerika içinse mesele şu: rezervleri nasıl koruyacağız? Batı’nın finansı silah olarak kullandığı açık. Ama yuan ya da altın hâlâ dolarla aynı likiditeyi sağlamıyor. Bu yüzden rezervler çeşitlenecek: 2030’a kadar dolar–euro payının yüzde 50’ye düşmesi, yuanın yüzde 15–20’ye çıkması, altının ise yüzde 25’e ulaşması öngörülüyor.
Sonuç: yeni bir çağın eşiğinde
Reparasyon kredisi Ukrayna için bir can simidi, Batı içinse tarihi bir kumar. Finansal tarafsızlık ilkesi rafa kalkıyor, yerini “finansal savaşlar çağı” alıyor. ABD liderliğini pekiştiriyor, Avrupa bağımsızlığını yitiriyor, Çin fırsat kolluyor, Rusya ağır bir mağlubiyet yaşıyor, Küresel Güney ise riskle pragmatizm arasında yol arıyor.
Tarihçiler bu dönemi büyük ihtimalle şöyle anacak: “Dolar güven çağının sonu, finansal savaşların başlangıcı.”