...

Dünya haritasına baktığınızda Meksika, tüm sınırları tanınmış, meşru hükümeti, ordusu ve devletin alışılagelmiş tüm kurumlarıyla egemen bir ülke olarak duruyor. Ama işin gerçeğine indiğinizde, Latin Amerika’nın beşinci büyük ekonomisinde başka bir yönetim biçimi hüküm sürüyor. Yasalar parlamentoda değil, kartellerin yeraltı karargâhlarında yazılıyor. Vergi yerine “koruma bedeli” ödeniyor. Sandıktaki oy pusulası, kiralık katillerin kurşunlarından daha az değer görüyor. Bu, “devlet içinde devlet” değil. Bu, bizzat devletin kendisinin kriminal bir ütopyanın rehinesi haline geldiği, şiddetin para birimi, cezasızlığın ise anayasa sayıldığı bir düzen.

Bir nesillik savaş: Zafer yerine istatistik

Aralık 2006’da dönemin başkanı Felipe Calderón, ülkenin kaderini geri dönülmez şekilde değiştiren bir emir verdi. Federal ordu birlikleri, karteller arası çatışmaları bastırmak için Michoacán eyaletine gönderildi. O gün, Meksika’nın tam kapsamlı “uyuşturucu ile savaşının” başlangıcı olarak kayda geçti. Aradan geçen neredeyse yirmi yıl boyunca bu savaş devam ediyor ve ülke ağır bir yenilgi tablosuyla karşı karşıya.

19 yılda Meksika kan gölüne döndü. 2015’ten bu yana karteller ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda ya da rakip çetelerin birbirleriyle hesaplaşmalarında 300 binden fazla insan hayatını kaybetti. Bu rakam, İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiliz ordusunun toplam kayıplarından fazla. Yalnızca 2024 yılında Meksika’da 33 bin cinayet işlendi; günde ortalama 85 kişi öldürüldü. Yetkililer 2025’in ilk aylarında bu sayının yüzde 23 düştüğünü (günde 63,5’e indiğini) açıklasa da, şiddet seviyesi hâlâ akıl almaz boyutlarda. Cinayet oranı ABD’nin beş katı.

Ama ölümler buzdağının sadece görünen yüzü. Ulusal Kayıp Kişiler Komisyonu (CNB), 2010’dan bu yana kaybolan 103 binden fazla insanın kaydını tutuyor. Büyük kısmı zorla kaybedilenler. 2006’dan 2023’e kadar ülke genelinde 5 bin 500’den fazla gizli toplu mezar ortaya çıkarıldı. Çoğu zaman cesetler öylesine vahşice yok edilmiş oluyor ki (yakılmış ya da kimyasallarla eritilmiş), kimlik tespiti imkânsız hale geliyor. Bu, terör teknolojisinin sanayi ölçeğine çıkarılmış hali.

Güce karşı güç: Kartellerin lehine asimetri

Meksika savaşının en acımasız paradoksu şurada: Devlet askeri varlığını artırdıkça, kartellerin kudreti daha da büyüyor. 2007’de suçla mücadele için yaklaşık 40 bin asker sahaya sürülmüştü. Bugün bu sayı 100 bini geçti. Ancak uzmanların tahminine göre, kartellerin silahlı militan sayısı 185 bin civarında. Yani düzenli Meksika ordusunun neredeyse yarısı kadar.

Üstelik kartellerin elindeki silah gücü çoğu kez ordunun imkânlarını aşıyor. İşin en ironik tarafı şu: Bu ölümcül güç kaynağı, sınırın diğer tarafından geliyor. Her yıl ABD’den Meksika’ya en az 200 bin ateşli silah kaçak yollardan sokuluyor. Uyuşturucu için kullanılan tüneller bu kez tersine, silahların taşınmasına hizmet ediyor. Yıllardır Meksika hükümeti alarma geçip Washington’u suçluyor ama sonuç değişmiyor. Rakamlar da ortada: ABD güvenlik birimleri için yasa dışı silah ticaretini durdurmak, tüm o yüksek perdeden dile getirilen “sınır güvenliği” söylemlerine rağmen öncelik değil.

İktidarın kalbine darbe: siyaset ölüm yolculuğu

Gerçek iktidar, topraklara hâkimiyetle değil, ülkenin elitlerine oyunun kurallarını dikte etme gücüyle ölçülür. Karteller bu silahı çoktan keşfetti. Bugün Meksika’da siyasetçi ya da bürokrat olmak, adeta intihar mesleği.

2024 seçimleri, ülke tarihinin ilk kadın devlet başkanını iktidara taşıdı ama aynı zamanda en kanlı seçim süreci olarak kayıtlara geçti. 200’den fazla aday ve aday adayı öldürüldü. Bu, “yanlış yerde bulunmanın bedeli” değil, bilinçli bir stratejiydi: siyaseti kartellerin istemediği unsurlardan temizlemek ve geleceğin yönetimlerine şimdiden ipotek koymak.

Terör, sandıkla birlikte sona ermiyor. Konsültasyon şirketi Integralia’nın “Meksika’da Politik Şiddet: Ocak–Haziran 2025” raporuna göre, sadece yılın ilk yarısında 86 aktif ya da eski kamu görevlisi infaz edildi. Ağustos 2025’te, Başsavcılık’ın Tamaulipas’taki özel temsilcisi Ernesto Vásquez’in öldürülmesi bunun tipik örneği oldu. Kartellerin milyarlarca dolar kazandığı akaryakıt hırsızlığını soruşturuyordu. Mexico City belediye başkanının özel kalemi Ximena Guzmán’ın şehrin merkezinde, kameraların önünde vurulması ise apaçık meydan okumaydı: karteller istedikleri an iktidarın kalbine ulaşabileceklerini kanıtladı.

Silah namlusundaki ekonomi: uyuşturucudan suç kapitalizmine

Bugün “narko-kartel” demek, Amazon’a hâlâ “kitapçı” demek gibi anakronik. Modern Meksika kartelleri, şiddet üzerine inşa edilmiş, çok sektörlü ulusötesi şirketler.

Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün (IEP) şoke edici raporuna göre, 2024’te Meksika’nın organize suçtan kaynaklanan kayıpları GSYH’nin yüzde 18’ine ulaştı. Bazı eyaletlerde bu oran yüzde 35’i buluyor. Bu, sağlık bütçesinin altı, eğitim harcamalarının beş katı. Kişi başına düşen kayıp 33 bin 905 peso (yaklaşık 1816 dolar). 2024’te yüzde 4,21 olan enflasyon, bu “suç vergisi” olmasa yarıya inecekti.

Rüşvet ve haraç artık ulusal ölçekli sistemik bir belaya dönüştü. İşverenler Konfederasyonu COPARMEX’in verilerine göre, 2015’ten bu yana gasp vakaları yüzde 83 arttı. Yalnızca 2025’in ilk çeyreğinde 6 bine yakın vaka kaydedildi. Gerçek sayı çok daha fazla, çünkü çoğu girişimci, başlarına gelecekleri bildikleri için sessizce ödeme yapıyor.

62 yaşındaki emekli Irma Hernández Cruz’un Veracruz’da taksicilik yaparken kaçırılıp öldürülmesi, bir “istisna” değil, günlük rutin. Tabanca zoruyla kaydedilen ve meslektaşlarına “uyarı” olarak yayımlanan video, küçük esnaf için devlet yasalarından daha güçlü bir “suç anayasası” işlevi görüyor.

Kan ve cıva: suçun ekolojisi

Kartellerin pençesi ekonominin en beklenmedik alanlarına da girdi. Michoacán eyaleti, avokadonun dünya başkenti. Bu “yeşil altın”ın ihracatı 2024’te Meksika’ya 3,42 milyar dolar kazandırdı. Ama üretimi kanla sulanıyor. Küresel Organize Suçla Mücadele Girişimi’ne göre, yeni avokado plantasyonlarının yüzde 80’i, yasa dışı şekilde koruma altındaki bölgelerde dikildi. Toprağını vermek istemeyen köylüler önce parayla susturuluyor, ardından karteller tarafından yok ediliyor. Sonuç: biyolojik çeşitliliğin çöküşü, su kaynaklarının kuruması ve bir endüstrinin tamamen mafyanın kontrolüne geçmesi.

Suç ekonomisi, ulusal kimliğin sembolü sayılan tortilla fiyatını bile belirliyor. Ulusal Tortilla Konseyi’ne göre pazarın yaklaşık yüzde 15’i — 20 bin satış noktası — kartellere düzenli haraç ödüyor. Bu da otomatik olarak tüketiciye yansıyor.

2025 yazında dünya yeni ve korkunç bir gerçeği öğrendi. Jalisco Yeni Nesil Karteli, Meksika’dan Güney Amerika’ya cıva kaçakçılığı üzerine milyonlarca dolarlık bir hat kurdu. Her yıl en az 40 ton son derece zehirli bu metal yasadışı yollardan taşınıyor. Kaçak altın madenciliğinde kullanılan cıva, işçilerin sağlığını, toprağı, suyu, havayı zehirliyor ve tüm ekosistemlere kalıcı hasar veriyor.

Egemenlik kayası ile müdahale girdabı arasında

Meksika, tam anlamıyla bir “kusursuz fırtına”nın ortasında. Bir yanda, Washington’un defalarca gündeme getirdiği yabancı askeri müdahale ihtimaline karşı kesin bir ret. Bu, ulusal egemenlik ve onur meselesi. Öte yanda, neredeyse bir kuşağı esir alan bu savaşı kendi imkânlarıyla tersine çevirememe gerçeği.

Devlet başkanının yüzde 80’lere varan güven oyları, aslında suçla mücadeledeki başarıların değil, toplumun değişim arzusunun ve sosyal programlara duyduğu umudun yansıması. Ama umut, milyarlarca dolar finansmanla beslenen, ordulaşmış yapılarla savaşta kötü bir müttefik. Kartellerin gücü, toplumun, ekonominin ve devletin en ince damarlarına kadar sızmış durumda.

ABD, Meksika’yı “yetersizlikle” suçlarken kuzeyden akan silah trafiğine göz yumuyor. Meksika ise tüm gücüyle egemenliğini savunmaya çalışıyor. Fakat sahadaki gerçek şu: kontrol kartellerin elinde. Onlar artık sadece “narko-kartel” değil. Onlar kartel şirketleri, kartel hükümetleri, kartel mahkemeleri ve kartel infaz mangaları. De facto Meksika’yı onlar yönetiyor.

Bugüne dek bu tabloyu değiştirecek gerçekçi bir plan ortaya koyan olmadı. Meksika, yol ayrımında. Ya kendi gölgesine dönüşmüş bu hayaleti alt edecek bir yol bulacak ya da sonsuza dek “Kartel Federasyonu” olarak anılacak: kanunların yazılı olduğu, ama hükmün suçlulara ait olduğu bir ülke.

Etiketler: